Ocak 2011

2016 Yılında İzlemeyi Planladığım Filmler 2016 Yılında Okumayı Planladığım Kitaplar Adalet Ağaoğlu Adam Yayınları Aforizma Ahmet Altan Ahmet Say Akbank Caz Festivali Aklımda Kalanlar Alberto Giacometti Alejandro González Iñárritu Alexandre Cabanel Alıntı Alıntıladıklarım Alıştırmalar Altın Koza Film Festivali Anatole France Antoloji Ara Güler Arkas Sanat Merkezi Aspendos Opera ve Bale Festivali Ataol Behramoğlu Ayfer Tunç Aziz Nesin Bach Berlin Film Festivali Beyoğlu Sahaf Festivali Bilge Karasu Bilgi Yayınevi Birhan Keskin Boticelli Botticelli Caddebostan Kültür Merkezi Can Yayınları Candan Erçetin Cemal Süreya Claude Monet Çağan Irmak Çevrimdışı İstanbul Dağlarca Şiir Ödülü Değinmeler Deneme Dergi Devlet Tiyatroları Diego Velázquez Dinlediklerim Düşbükeyler Edebiyat Edgar Degas Edirne Kitap Fuarı Edward Munch Eleştiri Elias Canetti Emin Alper Enis Batur Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi Erzurum Eylül'e Mektuplar F. Scott Fitzgerald Fazıl Hüsnü Dağlarca Felsefe Ferit Edgü Film Filmekimi Fotoblog G. Cabrera Infante Galeri Gece Gece Edebiyat Gezi Giorgione Goethe Goya Gustav Klimt Gülten Akın Gündemdekiler Günler Günlük Günlükler Günün Şarkısı Haber Halikarnas Balıkçısı Hayat Notları Heykel Hilmi Yavuz Italo Calvino İçebakan İdil Biret İstanbul Bienali İstanbul Kitap Fuarı İstanbul Kukla Festivali İstanbul Modern İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali İş Bankası Kültür Yayınları İş Sanat İzlediklerim İzlek İzmir Avrupa Caz Festivali İzmir Sanat James Joyce Jan van Eyck Jean Auguste Dominique Ingres Johannes Vermeer John William Waterhouse Karalama Defteri Kırıntılar Kırmızı Kedi Yayınevi Kısa Metinler Kim Ki-duk Kitap Kitap Eleştirileri Kurşun Kalem Dergisi küçük İskender Kültür-Sanat Kürşat Başar Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi Listelediklerim Luc Besson Malraux Man Booker Ödülü Manet Marc Chagall Marguerite Duras Marlon James Matisse Mektup Melih Cevdet Anday Memet Fuat Metin Uca Metis Yayınları Mırıldandıklarım Michelangelo Milan Kundera Murathan Mungan Mühür Dergisi Müzik Nâzım Hikmet Nobel Edebiyat Ödülü Not Defteri Notos Nuri Bilge Ceylan Nuri İyem Oğuz Atay Okuduklarım Okuma Defteri Okuma Günlüğü Okuma Şenliği Onat Kutlar Opera Opus Amadeus Oda Müziği Festivali Orhan Pamuk Oscar Ödülleri Ödül Öğrendiklerim Ömer Kavur Önerdiklerim Öneri Öykü Özdemir Asaf Özlü Söz Paul Cézanne Paul Klee Penguen Kolu/Kanadı Pera Müzesi Picasso Plan Proje Quentin Tarantino Refik Durbaş Rembrandt Remzi Kitabevi Resim Resim Defteri Roman Rota Sabancı Müzesi Sait Faik Abasıyanık Salâh Birsel Sanat Sayıklamalar Seçtiklerim Sel Yayıncılık Selçuk Altun Selim İleri Sempozyum Seyir Defteri Sezen Aksu Sıla Sinema Söyleşi Sözcükler Sözünü Sakınmadan Stanley Kubrick Stefan Zweig Süreyya Operası Svetlana Aleksiyeviç Şiir Şiir Düşü Şiirler Tiyatro Tiziano Vecellio Tomris Uyar Ukde Van Gogh Varlık Dergisi Venedik Film Festivali Venüs Veysel Çolak Videolar Viktor Hugo William-Adolphe Bouguereau Yaşar Kemal Yavuz Turgul Yazar Yazı Masası Yazılar Yekta Kopan YKY Yön Yayınları Yusuf Atılgan Yücel Müştekin Zeki Demirkubuz

00:23:00 , ,


Bazı eleştirileri okuyup, bazı röportajları dinleyince ve de bazı önemli edebiyatçıların Türk Edebiyatı üzerine yaptığı acımasız değerlendirmeleri görünce üzülüyorum.
Bazı kişiler bilinçli bir şekilde Türk Edebiyatını önemsizleştirmeye mi çalışıyor?
Türk Edebiyatını yerden yere vuranlar; yazarlarımızı, şairlerimizi beğenmeyenler; “ben bir Türk olarak Türk Edebiyatını okumam!” diyenler ve dünya edebiyatını yüceltmeye çalışanlar…
Ben Türk Edebiyatını çok seviyorum ve her okuduğum Türk yazar/şair beni daha da gururlandırıyor. Bu edebiyat öylesine değerlidir ki Nobel’le bile ödüllendirilmiştir. Öylesine değerli yazarlarımız, şairlerimiz, öykücülerimiz vardır ki sanatı ruhumuza kazımayı başarır her biri.
Dünyanın kabul ettiği bir Nâzım varken, Türkçenin tüm imkânlarını zorlayarak sadece Türk Edebiyatında değer kazanan, başka dillere çevrilmesinin imkânı olmayan bir Ece Ayhan varken, Türkçeyi en sade şekliyle kullanan bir Orhan Veli, yeraltı edebiyatını sevdiren bir küçük İskender varken, Cemal Süreya, İlhan Berk, Fazıl Hüsnü, Attilâ İlhan, Hilmi Yavuz, Enis Batur, Gülten Akın, Nilgün Marmara gibi çok farklı anlayışlarda şiir yazan şairlerimiz varken nasıl bu şiir sevilmez ki?
Dünyada bir benzeri daha olmayan bir Tutunamayanlar bu edebiyattan çıktıysa, Anadolu’nun Homeros’u olarak anılan Yaşar Kemal gibi bir yazar Türkçe yazıyorsa, Nobel’i Türkiye’ye getiren Orhan Pamuk hâlâ yazmaya devam ediyorsa, Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Sabahattin Ali’ye, Halide Edip’ten Reşat Nuri’ye, Yakup Kadri’den Orhan Kemal’e, Selim İleri’den İhsan Oktay Anar’a roman anlayışını değiştiren romancıları hiç değişikliğe uğramadan okuma fırsatı elimizdeyken bu roman sevilmez mi?
Sait Faik’in, Ferit Edgü’nün, Tezer Özlü’nün, Sevim Burak’ın, Ayfer Tunç’un, Tomris Uyar’ın, Füruzan’ın, Tahsin Yücel’in, Oktay Akbal’ın öyküye getirdiği yenilikler varken; Bilge Karasu’dan Salah Birsel’e, Oğuz Atay’dan Enis Batur’a, Ferit Edgü’den küçük İskender’e çok farklı türlerde ürün veren yazarlara sahipken nasıl olur da bu edebiyat sevilmez?
Nasıl olur da değersizleştirilmeye çalışılır?
Nasıl olur da bu kültür zenginliği yüceltilmez?
Bazen gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum.

Tuna Başar



Bir Aşka Vuran Güneş - Oktay Rifat

• YKY, çok başarılı bir yayıncılık anlayışıyla, Doğan Kardeş Kitaplığında Türk Edebiyatının önemli şairlerine ve öykücülerine yer açtı. Nâzım Hikmet’ten Ece Ayhan’a, Cemal Süreya’dan Turgut Uyar’a, Sait Faik’ten Sabahattin Ali’ye, Yaşar Kemal’den Tomris Uyar’a önemli yazarların kitaplarından yaptıkları seçkileri kitaplaştırıp gençlere ve meraklı okura büyük hizmette bulunuyor. Hem yazarların/şairlerin hayatları boyunca yazdıkları ürünlerden bir yelpazeyi okura sunarken, hem de uzun yıllar içinde ne tür dönüşümler yaşandığını gözler önüne sermeye çalışıyor. Özellikle genç okurların yazarları yakından tanımasını ve yazarların diğer kitaplarına ulaşmalarına da büyük bir yönlendirmede bulunuyor.
Daha önce Ece Ayhan’ın Şiirimiz Mor Külhanidir Abiler seçkisini okumuştum. Şimdi de Oktay Rifat’ın Bir Aşka Vuran Güneş adlı kitabını elimde tutuyorum.
Ben şiirleri yavaş yavaş okurum. Şiirin sadece sesini değil tınısını da alana kadar inatla eğilirim bir şiirin üzerine. Bazı günler saatlerce sadece bir şiirle ilgilendiğim olur. Tekrar tekrar yazarım bazı şiirleri. Kelimelerin uyumunu, dizelerin şiire kattığı ahengi ve şiiri oluşturan düşünceyi tüm detaylarıyla sindirmek isterim. Ve her şiirden bana bir tını kalmasını beklerim.
Şimdi Oktay Rifat’ın yaklaşık 45 yıla yayılmış şiir yaşantısını, Garip akımının başlatıcılarından biri olmasını, kimi eleştirmenlere göre İkinci Yeni’ye katkılarını daha yakından görmek için uzun uzun şiirlerinin üzerine eğilmem gerekecek.

-          Oktay RifatBir Aşka Vuran Güneş” Şiir YKY Ocak 2009 2. Baskı 128 syf

Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki

 
• Birçok gazete, aylık veya haftalık olarak, kitaplar üzerine oluşturduğu eklerle gündemdeki kitapları tartışıyor. Yeni çıkan kitapları tanıtırken, yazarlarla da röportajlar yapıyor.
Bu kitap gazeteleri içinde beni en fazla etkileyen Cumhuriyet Gazetesi Kitap Ekidir. Sadece bir gazetenin kitap eki gibi davranmayıp haftalık çıkan bir edebiyat dergisi anlayışıyla yayın yaptığı için belki de beni kendine çekmesi.
Cumhuriyet Kitap’ta da yeni çıkan kitaplar üzerinde duruluyor, yazarlarla röportajlar yapılıyor, fakat bunun yanında Enis Batur’dan Selçuk Altun’a, Celâl Üster’den Metin Celal’e, Mustafa Şerif Onaran’dan Cevat Çapan’a kadar birçok önemli edebiyatçı, edebiyat dünyasının farklı ilgi alanlarına eğilen yazılarla, okur karşısına çıkıyor. Kimi klasiklerden bahsediyor, kimi genç öykücülerin edebiyata getirdiği yenilikten, kimi önemli ülke şairlerinin şiirlerinden örnekler sunuyor, kimi aforizmalarını, notlarını, kıssalarını okuyucuyla paylaşıyor. Feyza Hepçilingirler Türkçe Günlükleri’yle, Semih Poroy Feklavye’siyle insana farklı tatlar sunuyor.
Belki de bu nedenlerden dolayı Cumhuriyet Gazetesi Kitap eki uzun süre elimden düşmüyor.

Tuna BAŞAR

21:50:00

• “Beynelmilel” isimli film…

Filmin son sahnesinin düşündürdükleri…
Yakın bir zamana kadar yasaklar nedeniyle cezalandırılan, sürgüne gönderilen, öldürülen insanlar bir bir gözümün önüne geldi.
Şimdi o yasaklar yavaş yavaş aşılıyor. Doğru olan biraz geç de olsa anlaşılıyor. Ama olan o yasaklar nedeniyle cezalandırılan insanlara oldu.

• Türkiye için şu ifadeyi çok rahat kullanabiliriz sanırım; halka bilgi vermek, halka karşı sorumluluk almak yerine, hoşlarına gitmeyen her durumda, başta halkı aydınlatmaya çalışan gazeteciler olmak üzere, herkesi azarlamaktan çekinmeyen yöneticilerin olduğu ülke…

• İnsan hayatında ilk defa yaşadığı ve bir daha kolay kolay yaşayamayacağını düşündüğü bir duygudan vazgeçer mi? Vazgeçmesi ahmaklık olmaz mı?

Kanuni Sultan Süleyman’ın İtalyan ressam Tiziano Vecellio tarafından 1538 yılında yapılan portresi…

• Eski bir proje: Çizilemeyen Portreler

Bir ara aklıma düşen, üzerinde çalışıp çok fazla yol kat edemediğim ama yine de uzunca bir süre zihnimi kurcaladığı için çok önem verdiğim projelerim oldu. Bu projeler arada bir tekrar aklıma gelir. Üzerinde yeniden çalışmak isterim ama bir şey beni engeller. Onların birer proje olarak kalması gerektiğini düşünürüm. İşte o nedenle bir noktaya kadar gelişip, gelişimini tam olarak hiçbir zaman tamamlayamayacaklarını düşündüğüm için her proje bir “penguen kolu/kanadı” gibi gelir bana.
Bu başlık altında o projeleri de yayınlamak iyi bir fikir.

• “Demokrasi krallıktan iyidir, krallık hiçbir şeyden, hiçbir şey diktatörlükten.” (Nabokov)

• Beyaz frezya…

• Hiç farkına varmadığımız tesadüflerle dolu hayat. Biz göremiyoruz, fakat ilginç bir şekilde hayatımız belli etkileşimler üzerinden şekilleniyor.
Bir film olsa hayatımız, bu filmi izleyenler yaşanan tesadüfler yüzünden filmin ne kadar ilgi çekici olduğunu fark edip, büyük bir merakla izlemeye devam ederlerdi filmi.
Bu tesadüfleri bir de biz görebilsek!

• Maria Faranduri

Lorca

• Galiba doğru, her yazan kendi hoşuna giden tarzda yazılar yazma gayretinde. Öyleyse niye acımasızca eleştiriler yapılıyor da yazı serüveninin başındaki genç yazar adaylarına yazmayı bırakması telkin ediliyor.
Bıraksalar da isteyen istediği şekilde yazsa; beğenen okusa, beğenmeyen de bir daha o kişinin yazdıklarını okumasa daha iyi olmaz mı?

• Ne zaman sansürcü zihniyetin hâkimiyetinden kurtulacak bu ülke?

• Olması gerekenlerin övünç kaynağı olarak gösterildiği bir yerde, yalan söylemeyenler elbette alkışlanır.

• 300 yıl boyunca çözülemeyen problem: Fermat’ın son teoremi…
  8 yıl uğraştıktan sonra Andrew Wiles problemi çözmüş.

• “Tutkuya alışmış bir insan, tutkusuz yaşayabilir mi?” (Ahmet Altan)

• Süsen çiçeği

• Bu ülke 87 yıllık tarihinde bir tane lider gördü. Diğerleri yönetici olmanın ötesine, ne yazık ki, geçmeyi başaramadı. Bütün sarsıntılara rağmen, tek bir lider sayesinde, hâlâ güçlü temeller üzerinde durduğumuza göre, acaba 2. bir lider çıkarabilseydik ne durumda olurduk?

• “Bir yazarın gelmesi gereken yer, artık gitmesi gereken yerdir.” (Goethe)

• Veysel Çolak’ın “Kırık Ağıt” başlıklı şiiri…
   “…aşk/ güzel kadınların gövdesine bıçak yarası

Fethi Naci

• Bir kitap kurdu için sunulacak en güzel cennet, insanlık tarihi boyunca yazılan bütün kitapların yer aldığı dev bir kütüphanedir herhalde.

• Merak edilen her soruya, her ortamda cevap veremeyip, şeffaf olmayı başaramayan insanlar, bu ülkenin yönetiminde söz sahibi olmayı hak etmezler.

• “Uğrunda ölmeye değmeyen bir hayat yaşanmaya da değmez.” (Malraux)

• Melodi

• Hermann Hesse’nin “Doğu’ya Yolculuk” isimli kitabından: “…Doğu salt bir toprak parçası, coğrafi bir yer olmakla kalmayıp aynı zamanda ruhlarımızın anavatanını ve gençliğini oluşturmaktaydı, hem her yerdeydi Doğu hem hiçbir yerdeydi, tüm zamanların yekvücut olmasıydı.

• Yeni fikirler ortaya atıp yapıcı siyaset yapacak muhalefetin eksikliğini çok derinden hissediyoruz.

Veysel Çolak’tan şiir üzerine:
    Şiir, paranın büyüsünü bozmaya adanmış zekânın lirizmidir.”
    Şiir, politikayla barışık olmayan insani politikleşmedir.”
    Şiir, tragedyasında yetkinleşen bireyin diyalektiğidir.”
    Şiir, öz demek olan yaratma sürecinin etkinliğidir.”
    Şiir, yenilikte geleneği de sırtlayan süreklilikte kendine birikmedir.”
    Şiir, hayat kadar dağınık, hayat kadar örgütlüdür.”
    Şiir, dilin öncü yorumunu, belirleyici imkân olarak yüklenir.”

Tuna BAŞAR

14:29:00


Uzun zamandır şiir üzerine, Türk şairleri üzerine düşünüp duruyorum. Kimi zaman istemsiz şekilde düşüncelere dalıp, kendi kendime belli şairleri ön plana çıkardığımı fark ediyorum. Elbette Türk şiirine en ufak katkı yapan her şair çok önemlidir, fakat bazı şairlerin yaptığı katkılar tartışılmaz. Bu da bu katkısı tartışılmayan şairlerin ön plana çıkmasına sebep oluyor.
Peki, bu düşünce ön plana çıkan en önemli 10 şairi ne şekilde sıralıyor? Her seferinde sıralamamda ufak tefek değişiklikler olsa da son sıralama şu şekilde:
1) Nâzım Hikmet
2) Orhan Veli
3) Cemal Süreya
4) Attilâ İlhan
5) Ece Ayhan
6) Edip Cansever
7) Behçet Necatigil
8) İlhan Berk
9) Fazıl Hüsnü Dağlarca
10) Can Yücel
Türk şiirine getirdikleri farklı anlayışlarla ve Türk şiirinin gelişip köklerini sağlamlaştırmasına yaptıkları katkıyla benim için en önemli 10 şair bu şekilde sıralanıyor. Bunların dışında ikinci 10’da yar alan, fakat onlar içinde sıralama yapmayı başaramadığım şairler de şu şekilde: Ahmet Haşim, Tevfik Fikret, Necip Fazıl, Özdemir Asaf, Enis Batur, Gülten Akın, Hilmi Yavuz, Nilgün Marmara, küçük İskender, Ataol Behramoğlu…
Elbette daha birçok değerli şairimiz var. Türk şiirine çok büyük katkılar yapan başka şairlerin yanında bir de yaptıkları eleştirilerle Türk şiirini güçlendiren eleştirmenler var. Onların da şairler kadar yaptıkları katkılar tartışılmaz.
Her şeyden önemli olan sıralamalar değildir. Her şeyden önemli olan Türk şiirinin büyüklüğüdür. Buna katkı yapan herkes de bütün şiir severler için değerlidir.

Tuna BAŞAR

9temmuz’09gecesi izmir

12:46:00 ,


/e

en esrarengiz harftir e
siyahın çağrıştırdığı
masumiyetin dile getirdiği
rüyaların tunaya akıtıldığı
harftir e

/y

en ikiyüzlü harftir y
sarının çağrıştırdığı
ufuk çizgisinin dile getirdiği
rüyaların kopyalandığı
harftir y

/b

en masum harftir b
kahverenginin çağrıştırdığı
şehrazatın bin bir gece masallarında dile getirdiği
rüyaların serhata erdiği
harftir b

/t

en olgun harftir t
beyazın çağrıştırdığı
sadakatin dile getirdiği
rüyaların aya uzandığı
harftir t

/c

en candan harftir c
turuncunun çağrıştırdığı
meleklerin dile getirdiği
rüyaların alevlendiği
harftir c


en bencil harftir ö
kırmızının çağrıştırdığı
güllerin dile getirdiği
Rüyaların kâbuslaştığı
harftir ö

/d

en anlamsız harftir d
yeşilin çağrıştırdığı
nehirlerin dile getirdiği
rüyaların dicleye akıtıldığı
harftir d

/r

en inatçı harftir r
mavinin çağrıştırdığı
mutluluğun dile getirdiği
rüyaların unutulduğu
harftir r

Tuna BAŞAR

/ ondörtağustosikibinyedi sıfırikiondört
İzmir /

Tuna BAŞAR

{picture#https://scontent-ams3-1.xx.fbcdn.net/hphotos-xfp1/v/t1.0-9/1185406_677123368993345_252884960_n.jpg?oh=9ad34d2cff4696ac91a0aa8f387e38cd&oe=575127C3} 1985 yılında doğdum. İzmir Karşıyakalı'yım. 2004 yılının son çeyreğiyle birlikte başladığım yazı serüvenime Gece Edebiyat adlı blog sayfamda devam ediyorum. Yazılarım ve şiirlerim Ada (Samsun),Aykırı Sanat, Berfin Bahar, BH Sanat, Çalı, Genç Hayat, İzmir İzmir, Kaçak Yayın, Kar, Koridor, Kum, Kuşak, Kül Öykü, Lacivert Sanat, Mor Taka, Onaltıkırkbeş, Sunak, Taflan, Varlık, Virgül gibi dergilerde yayınlandı. {facebook#https://www.facebook.com/tunabasar} {twitter#https://www.twitter.com/tunabasar35} {google#https://plus.google.com/+TunaBasar} {pinterest#https://www.pinterest.com/tunabasar35} {youtube#https://www.youtube.com/c/TunaBasar} {instagram#https://www.instagram.com/tunabasar35}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.