Mayıs 2011

2016 Yılında İzlemeyi Planladığım Filmler 2016 Yılında Okumayı Planladığım Kitaplar Adalet Ağaoğlu Adam Yayınları Aforizma Ahmet Altan Ahmet Say Akbank Caz Festivali Aklımda Kalanlar Alberto Giacometti Alejandro González Iñárritu Alexandre Cabanel Alıntı Alıntıladıklarım Alıştırmalar Altın Koza Film Festivali Anatole France Antoloji Ara Güler Arkas Sanat Merkezi Aspendos Opera ve Bale Festivali Ataol Behramoğlu Ayfer Tunç Aziz Nesin Bach Berlin Film Festivali Beyoğlu Sahaf Festivali Bilge Karasu Bilgi Yayınevi Birhan Keskin Boticelli Botticelli Caddebostan Kültür Merkezi Can Yayınları Candan Erçetin Cemal Süreya Claude Monet Çağan Irmak Çevrimdışı İstanbul Dağlarca Şiir Ödülü Değinmeler Deneme Dergi Devlet Tiyatroları Diego Velázquez Dinlediklerim Düşbükeyler Edebiyat Edgar Degas Edirne Kitap Fuarı Edward Munch Eleştiri Elias Canetti Emin Alper Enis Batur Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi Erzurum Eylül'e Mektuplar F. Scott Fitzgerald Fazıl Hüsnü Dağlarca Felsefe Ferit Edgü Film Filmekimi Fotoblog G. Cabrera Infante Galeri Gece Gece Edebiyat Gezi Giorgione Goethe Goya Gustav Klimt Gülten Akın Gündemdekiler Günler Günlük Günlükler Günün Şarkısı Haber Halikarnas Balıkçısı Hayat Notları Heykel Hilmi Yavuz Italo Calvino İçebakan İdil Biret İstanbul Bienali İstanbul Kitap Fuarı İstanbul Kukla Festivali İstanbul Modern İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali İş Bankası Kültür Yayınları İş Sanat İzlediklerim İzlek İzmir Avrupa Caz Festivali İzmir Sanat James Joyce Jan van Eyck Jean Auguste Dominique Ingres Johannes Vermeer John William Waterhouse Karalama Defteri Kırıntılar Kırmızı Kedi Yayınevi Kısa Metinler Kim Ki-duk Kitap Kitap Eleştirileri Kurşun Kalem Dergisi küçük İskender Kültür-Sanat Kürşat Başar Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi Listelediklerim Luc Besson Malraux Man Booker Ödülü Manet Marc Chagall Marguerite Duras Marlon James Matisse Mektup Melih Cevdet Anday Memet Fuat Metin Uca Metis Yayınları Mırıldandıklarım Michelangelo Milan Kundera Murathan Mungan Mühür Dergisi Müzik Nâzım Hikmet Nobel Edebiyat Ödülü Not Defteri Notos Nuri Bilge Ceylan Nuri İyem Oğuz Atay Okuduklarım Okuma Defteri Okuma Günlüğü Okuma Şenliği Onat Kutlar Opera Opus Amadeus Oda Müziği Festivali Orhan Pamuk Oscar Ödülleri Ödül Öğrendiklerim Ömer Kavur Önerdiklerim Öneri Öykü Özdemir Asaf Özlü Söz Paul Cézanne Paul Klee Penguen Kolu/Kanadı Pera Müzesi Picasso Plan Proje Quentin Tarantino Refik Durbaş Rembrandt Remzi Kitabevi Resim Resim Defteri Roman Rota Sabancı Müzesi Sait Faik Abasıyanık Salâh Birsel Sanat Sayıklamalar Seçtiklerim Sel Yayıncılık Selçuk Altun Selim İleri Sempozyum Seyir Defteri Sezen Aksu Sıla Sinema Söyleşi Sözcükler Sözünü Sakınmadan Stanley Kubrick Stefan Zweig Süreyya Operası Svetlana Aleksiyeviç Şiir Şiir Düşü Şiirler Tiyatro Tiziano Vecellio Tomris Uyar Ukde Van Gogh Varlık Dergisi Venedik Film Festivali Venüs Veysel Çolak Videolar Viktor Hugo William-Adolphe Bouguereau Yaşar Kemal Yavuz Turgul Yazar Yazı Masası Yazılar Yekta Kopan YKY Yön Yayınları Yusuf Atılgan Yücel Müştekin Zeki Demirkubuz

19:23:00
Hayat Atölyesi - Murathan Mungan

Son dönem Türk Edebiyatının en üretken yazarlarından biridir Murathan Mungan. Şiirden öyküye, romandan denemeye kadar birçok türde ürünler vermiş ve bir okur olarak benim hızına yetişmekte zorlandığım yazarların en başında gelmektedir. Daha Hayat Atölyesi’ni okumadan İkinci Hayvan, 227 Sayfa, Gelecek, Stüdyo Kayıtları ve Şairin Romanı yayınlandı. Bu nedenle hızlı bir şekilde Mungan okumaya başlamam gerektiğini de fark etmiş oldum.
Önceliği Hayat Atölyesi’ne verdim. Bazı yazarların deneme kitapları daha fazla keyif veriyor bana. Bunlardan biri de Murathan Mungan’dır. Aynı zamanda da bende yazma isteğini tetikliyor bu tür yazarlar. Kafalarının içinde bir sürü düşünce dolaşıyor ve her kitabında okuru bambaşka düşüncelere sevk ediyor.
Hayat Atölyesi daha önce yayınlanan Soğuk Büfe adlı kitaba benzer izler taşıyor. Kitap sadece denemeler üzerine kurulmamış. Kimi zaman değini tarzında kısa metinler, kimi zaman bir katalog için yazılmış bir yazı, kimi zaman da bir soruşturmaya verilmiş cevaplar yer alıyor kitapta. Tabii ki kitabın büyük bir bölümünü 2002 yılında Milliyet Gazetesi’nin Kültür-Sanat ekinin Hayat Atölyesi başlıklı sayfasında yer alan metinler oluşturuyor.
Kitap “İstediler yazdım”, “Sordular Söyledim” ve “Hayat Atölyesi” olarak 3 bölümden oluşuyor.
Her deneme kitabında olduğu gibi daha önce yayınlanmış yazıların kitabın ana çatısını oluşturması eksikliğini taşıyor olsa da Hayat Atölyesi, önceden bu metinleri okuma fırsatına erişememiş okurlar açısından keyifli bir kitap. Murathan Mungan’ı daha yakından tanımak, bir yazarın hayatında sanatın etkilerini görmek ve bambaşka düşünce iklimlerine ulaşmak isteyenler için keyifle okunacak bir kitap Hayat Atölyesi.

-          Murathan MunganHayat Atölyesi” Deneme Metis Yayınları 1. Basım Mayıs 2009 286 syf

Tuna BAŞAR

02:21:00

Mutluluk

İnsanlar yaşadıkları her büyük acıdan sonra zamanla iyileşme, nekahat ya da rehabilitasyon dönemi dediğimiz bir evreye girerler. Zamanla acılar unutulur ve kişi normalleşmeye başlar. İşte bu normalleşme döneminin hemen öncesinde çok kısa bir “mani” dönemi vardır. İnsanın kendini ve dünyayı tamamen yok sayıp, umursamaz bir ruh haline kavuştuğu dönem… İşte mutluluk bu kısa dönemdir.

Tuna BAŞAR

20:03:00
2-8 Mayıs 2011

Haftanın Şiiri ve Şairi

Bekle Beni - Konstantin Simonov (Çev: Sacide Üçer)

Bekle beni, döneceğim
Bütün direncinle bekle beni.
Bekle hüzün yağmurları
Gökyüzünü kaplayınca,
Karakış üşütürken bekle,
Sarı sıcaklar yakarken bekle.
Kimseler beklemezken bekle beni,
Unut anılarla yüklü bir geçmişi
Ne bir mektup ne bir haber
Gelmesin ne çıkar, bekle beni
Bekle beni döneceğim
Bekle, yalnızca sen bekle beni.

Bekle beni döneceğim, bırak
Beklemekten usanmış dostlarım
Oğlum, anam, yoldaşlarım
Öldüğümü sansınlar benim
Umudu kesip bir ateşin başında
Beni yadedip içsinler ama sen
İçme sakın yürek acısı o şaraptan
İnançla, sabırla bekle beni.

Bekle beni, döneceğim
Tüm ölümlere inat bekle.
Çünkü o büyük bekleyişin
Düşman ateşinden kurtaracak beni.
Bekle kızgın sıcaklar içinde,
Karlar savrulurken bekle beni,
Yalnızca seninle ben, ikimiz
Ölümsüz olduğumuzu bileceğiz;
O sırrı, o hiç kimsenin bilmediği.
Kimseler beklemezken beni beklediğini.

Haftanın Öyküsü

Murathan Mungan’ın Kibrit Çöpleri adlı kitabındaki “Gaz, ruj” öyküsü.

Haftanın Yazarı ve Kitabı

Murathan Mungan - Kibrit Çöpleri

  
Haftanın Resmi ve Ressamı

Gustav Klimt - Öpücük


Haftanın Albümü

Sıla - Konuşmadığımız Şeyler Var


Haftanın Şarkısı

Sıla’nın Konuşmadığımız Şeyler Var albümündeki Oluruna Bırak şarkısı.

Haftanın Yabancı Şarkısı

Scorpions - Still Loving You

Haftanın Klasik Müzik Eseri

Beethoven’ın 9. Senfonisi

Haftanın Filmi ve Yönetmeni

Hakkâri’de Bir MevsimErden Kıral


Haftanın Projesi

Ayrıntılar

Okuduğum romanlarda, öykülerde, şiirlerde;
izlediğim filmlerde
çok da dikkat çekmeyen, bir ayrıntı olarak eserin içine sindirilen,
ama,
okuyucu çok fark etmese de,
esere katkı yapan ayrıntıları tespit edip,
onlar üzerinden o esere ayrıntılı bir bakış atmak…

Haftanın Sözü

Sanatsa herkes için değildir, herkes içinse sanat değildir.” (A.Schonberg)

Tuna BAŞAR


2-8 Mayıs 2011

Halife Abdülmecid Efendi’nin yaptığı,
İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde sergilenen
Sarayda Beethoven” adlı tablo…

*

Murathan Mungan’ın Kibrit Çöpleri kitabından
Gaz, ruj” ve “Duvargeçenler” adlı öyküleri…

*

Goethe söylemiş: “İnsanın bilgisi arttıkça, huzursuzluğu da artar.”

*

Ömer Uluç’un isimli tablosu

*

Ferit Edgü’nün O adlı romanından uyarlanan,
Erden Kıral’ın yönettiği,
 Genco Erkal, Şerif Sezer gibi oyuncuların oynadığı
Hakkâri’de Bir Mevsim filmi…

*

Nurullah Berk‘in “Nargile İçen Adam” tablosu…

*

Sıla’nın Konuşmadığımız Şeyler Var albümü
ve özellikle Oluruna Bırak, Vur Kadehi Ustam,
Acısa da Öldürmez ve Boş Yere şarkıları…

*

Gustav Klimt’in Öpücük tablosu…

*

Behçet Necatigil’den:

Biraz sabır küçük çocuk, biraz sabır
Allah’ın bıraktığı yerde
Yıldızlar daima yalnızdır.”

*

Konstantin Simonov’dan Bekle Beni şiiri…

*

Pink Floyd’dan Shine on Your Crazy Diamond şarkısı…

*

Octavia Paz söylemiş:
Tehlikeli yazarlar yoktur:
 Kimi kitapların tehlikesi, yapıtların kendilerinden değil,
onları okuyan insanların tutkularından kaynaklanır.
*

Devrim Erbil‘in “Turkuaz Kuşlar” adlı resmi…

*

Özdemir Asaf’ın Yalnız’ın Durumları adlı şiiri ve özellikle şiiri bitiren son dizeler:
 “Her leke/Kendisiyle çıkar.

*

Sanatsa herkes için değildir, herkes içinse sanat değildir.” (A.Schonberg)

*

Ataol Behramoğlu’nun Aşk İki Kişiliktir adlı kitabındaki “On Ayrılık Şiiri”…

*

Scorpions söylüyor: Still Loving You

*

Paul Klee söylemiş: “Resim görünmeyeni görünür kılar.”

*
Beethoven’ın 9. Senfonisi…

Tuna BAŞAR

20:06:00 , ,

planladıklarım

1. Türkçe’de düzyazı-şiir örnekleri hakkında detaylı bir araştırma yapmalıyım. Enis Batur, Ece Ayhan önemli iki örnek… Başka hangi şairler bu alana girmiştir? Türk şiirinde yeterince üzerinde durulmuş bir konu mudur? Bugüne kadar düzyazı-şiir dosya konusu belirlemiş bir dergi var mıdır? Araştırmalıyım!
2. İlk fırsatta Tuncel Kurtiz, Nejat İşler, Şevval Sam, Erkan Can, Derya Alabora gibi oyuncuların başrolünü paylaştığı “Siyah Beyaz” isimli filmi izlemeliyim.
3. Rilke’nin Orpheus’a Soneler kitabını bir an önce okumalıyım.
4. En kısa zamanda İstanbul, Ankara ve İzmir’e sırf bu şehirlerde bulunan Resim ve Heykel Müzelerini gezmeye gitmeliyim.
5. Dünyada silaha ve savaş gereçlerine aktarılan parayı en iyi hangi şekilde değerlendiririz başlıklı bir yazı kaleme almalıyım…

Tuna BAŞAR

17:35:00 ,

2-8 Mayıs 2011

Eskiden Sosyalist olanların,
bir zamanlar Cumhuriyet gazetesinde yazanların
şu an kendini sol görüşlü olarak tarif edenlerin
Zaman, Star gibi gazetelerde yazmalarını anlamakta zorlanıyorum.
Bu kişiler karakter değişimi yaşamış olabilirler mi?

**

Hukuğun en temel kuralı:
Suçluluğu ispat edilene kadar her insan suçsuzdur.
Yani bir insan suçsuzluğunu ispat etmek zorunda değildir.
Bir insanın ancak suçlu olduğu ispat edilebilir
ve eğer suçlu olduğu ispatlanamıyorsa o insan suçsuz kabul edilir.
Peki, niçin bir hukuk devleti olan Türkiye’de
suçlu olduğu ispat edilmemiş insanlar cezaevinde günlerini geçirmek zorunda bırakılıyor? Niçin en temel hukuk kuralı ihlal ediliyor?

**

Yılmaz Özdil’in yazılarını bu nedenle çok seviyorum:
az kelimeyle çok şey anlatmayı çok iyi biliyor.
Bazılarının tüm sayfa tutan makalelerinden geriye hiçbir şey kalmazken
Yılmaz Özdil’in en kısa köşe yazısından bile çok şey kalıyor.
Yılmaz Özdil’in eski yazılarına göz atarken
Türkiye’nin içinde bulunduğu kargaşayı anlatırken kullandığı şu cümle
 ne kadar da manidar:
Atatürk bu ülkenin çimentosudur, bir arada tutandır, çatıyı taşıyandır,
onun için kolonlara vuruyorlar” derken, bunu kastediyorduk aslında…
Çıkarırsan Atatürk’ü, geriye bu kalır…

**

Ne zaman yanlışın ve doğrunun objektif bir şekilde farkında olan yöneticilere kavuşacağız? Kendilerini ve kendileri gibi düşünenleri savunmak için
yanlışı savunan yöneticilerden ne zaman kurtulacağız?
Ne zaman yöneticileri adil olan bir ülke olacağız?

**

Türkiye’nin uluslararası ilişkilerde ne kadar zayıf olduğunu
ve gerçekten güçlü bir ülke olamadığımızı görünce
derin bir üzüntü yaşıyorum.
Aslında dünyanın önde gelen ülkeleri için
sömürü ülkesi olmaktan başka bir işe de yaramıyoruz.
Güçlü ülkeler için geniş bir Pazar olmaktan başka
bir şey ifade etmiyoruz.
Onların isteklerini itirazsız kabul ediyoruz,
fakat kendi isteklerimizi dile bile getiremiyoruz.

**

Bu ülkenin yöneticilerini gördükçe içim sızlıyor.
Baş başa verip ülkenin çok daha iyi bir noktaya hızla ilerlemesini
sağlamak zorunda olan siyasetçiler
sürekli olarak ayrı düşünceleri dillendiriyor.
Birbirlerinin ne düşündüğünü bile önemsemeden sürekli kendi fikirlerinin
en doğru olduğunu söylüyorlar.
Farklı düşüncelere tahammülleri olmadığı gibi
bir de farklı bir ses çıkınca çocukların sokak atışmaları gibi
sen falancanın avukatı mısın(!)
gibi saçma sözleri de söylemekten çekinmiyorlar.
Biz de bu siyasetçilerle ülkenin ileriye gideceğini düşünüyoruz.
Ne kadar aptalız!

**

Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerinde olsam
danışmanlarımdan birinin büyük bir sanat adamı olmasını isterdim.
En yakınımdaki insanın sanatı çok iyi bilen biri olması
beni daha da güçlü yapardı.
Bu konuda en iyi danışman Zülfü Livaneli olurdu.
Teklifimi götürür, kabul etmesi için her yolu denerdim.
Eğer bir gün iktidar olursam da
bu ülkenin Kültür Bakanının sanatçı olmasını sağlardım.

**

ABD’nin Nevada Üniversitesinde görevli
sosyolog Prof. Mariah Evans başkanlığında
20 yılda 27 ülkeden 70 bin aile ile görüşülerek yapılan araştırmaya göre
 kütüphaneli evlerde doğan çocuklar
hayata bir adım önde başlıyormuş.

**

Neden insanlar sırf hırsları uğruna mantıklı hareket etmediklerini fark edip
bir an önce kendilerine çeki düzen vermeye çalışmazlar ki?
Niçin birçok kişi sürekli kendi düşüncesinin en doğru düşünce olduğunu düşünüp
başkalarını dinlemekten bile uzak olur ki?

**

Ne zaman eleştiriye açık bir hükümete sahip olacağız?
Mesela, ne zaman bir başbakan belli periyotlarla
önemli TV kanallarına çıkıp her türlü soruyu açık yüreklilikle cevaplayacak?
İnsanların aklında hiçbir kuşkunun kalmamasını önemseyen
bir başbakana ne zaman kavuşacağız?

**

Atatürk’e dil uzatmaya çalışan bazı kendini bilmezlerin ağzında
 bir “CHP zihniyeti” lafıdır gidiyor.
Ne zaman Atatürk’ü eleştirmeye niyetlenseler
hemen CHP zihniyeti şunu yaptı, CHP zihniyeti bunu yaptı
gibi saçma sapan laflar ediyorlar.
Ya da İsmet İnönü üzerinden Atatürk’e dil uzatmaya yelteniyorlar.
 En son biri “Bu CHP zihniyeti değil mi ‘Tanrı Uludur’ diye ezan okutan” demiş.
Ezanı Türkçe okutan Atatürk’tü.
Niye Atatürk yaptı değil de CHP zihniyeti yaptı deniyor biliyor musunuz
çünkü direkt Atatürk’e yönelik eleştiride bulunurlarsa
toplumdan çok ciddi bir tepki alacaklarını biliyorlar.
O nedenle de Atatürk’ü dil uzatırken CHP zihniyeti sözüyle saldırıyorlar.
Yani her CHP zihniyeti sözü Atatürk’ü hedef alıyor.
Bunların sorunu ne CHP’yle ne Kılıçdaroğlu’yla ne de muhalefetle,
bunların tek sorunu Atatürk’le.

**

Ne zaman “ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton” sözünü duysam
kendime şu soruyu sorarım:
Türkiye’de ne zaman bir iktidar,
muhalefetten bazı kişileri bakanlığa getirip,
biz iktidar ve muhalefet olarak
uyumlu bir şekilde ülkeyi ileriye götürmek için çalışacağız izlenimi yaratacak?
Tamam,
Obama gibi muhalefetteki birini Dışişleri Bakanlığı gibi önemli bir bakanlığa
getirmesinler ama en azından
Sağlık, Milli Eğitim, Kültür ve Turizm bakanlarından biri veya birkaçı
 muhalefetten biri olamaz mı?
Olsa kötü mü olur?

**

Ne zaman TRT’de bir programa takılsam
ve program yapımcılarının ve sunucularının iktidar yandaşı olduğunu sezinlesem
 benim de vergilerim sayesinde ayakta duran TRT’ye kızarım
ve şu soru gelir aklıma:
Madem halkın vergileri sayesinde gelir elde ediyorsun,
o zaman niçin halkın oy oranına göre %47’lik kontenjanını iktidar yandaşlarına ayırıp,
%53’ünü de muhalefet yandaşlarına ayırmıyorsun?
CHP’lisi de olsun, MHP’lisi de, BDP’lisi de…


**

Hilmi Yavuz’a küçük bir hatırlatma yapmakta fayda var.
Geçmiş Yaz Defterli adlı kitabının 3. Baskısının 81. sayfasının son bölümünde
faşizmi şu şekilde ifade ediyor:
“…Gerçek Faşizm bu!
İnsanı yapabileceğini düşündüğü, ‘yapabilirim!’ dediği, ama yapmadığı ya da yapamadığı
bir edimden sorumlu tutmak!
Hukuk’la (yasa’yla) ideolojinin örtüşmemesidir Faşizm.
Belki bu sözleri şu an yazdığı gazetede yineler de
iktidar gücünü kullananların,
bazı kişileri yapmadıkları, yapamadıkları şeylerden dolayı suçlu ilan etmesine
 bir tepki göstermiş olur.
Biz de Hilmi Yavuz gibi büyük bir şairin
güç odaklarının yanında yer almayarak
 bir şair duyarlılığını devam ettirdiğini görmüş oluruz böylece.

**

Bazı güç sahipleri artık Türk insanını
Beyaz Türk, elitist, sahildekiler şeklinde sözler söyleyerek
küçümseyici, aşağılayıcı bir tavrın içine girdi.
Eğitimli insanları, kendi özgürlüğüne düşkün olanları,
düşünenleri ve eleştirenleri istemedikleri yetmiyormuş gibi
herkesi kendi düşüncesine çekmeye çalışan bu insanlar,
ülkenin gidişatından kazanç elde ediyorlar
ve ne gariptir ki bu tür küçümseyici, aşağılayıcı tavır sergileyenler
günden güne zenginleşiyorlar.

**

İnsanların adalete tam olarak güvendiği,
şüphe duymadığı bir Türkiye’ye ne zaman kavuşacağız?

**

Herhangi bir eleştiri karşısında
Sen kim oluyorsun? Kendi işine bak!
tarzı tepkilerin gösterildiği yerde demokrasiden bahsedilemez.
Farklı görüşlerin yüksek sesle dile getirilmesini isteyenlerin
çoğunlukta olduğu yerdir demokrasiler.

Tuna BAŞAR

Tuna BAŞAR

{picture#https://scontent-ams3-1.xx.fbcdn.net/hphotos-xfp1/v/t1.0-9/1185406_677123368993345_252884960_n.jpg?oh=9ad34d2cff4696ac91a0aa8f387e38cd&oe=575127C3} 1985 yılında doğdum. İzmir Karşıyakalı'yım. 2004 yılının son çeyreğiyle birlikte başladığım yazı serüvenime Gece Edebiyat adlı blog sayfamda devam ediyorum. Yazılarım ve şiirlerim Ada (Samsun),Aykırı Sanat, Berfin Bahar, BH Sanat, Çalı, Genç Hayat, İzmir İzmir, Kaçak Yayın, Kar, Koridor, Kum, Kuşak, Kül Öykü, Lacivert Sanat, Mor Taka, Onaltıkırkbeş, Sunak, Taflan, Varlık, Virgül gibi dergilerde yayınlandı. {facebook#https://www.facebook.com/tunabasar} {twitter#https://www.twitter.com/tunabasar35} {google#https://plus.google.com/+TunaBasar} {pinterest#https://www.pinterest.com/tunabasar35} {youtube#https://www.youtube.com/c/TunaBasar} {instagram#https://www.instagram.com/tunabasar35}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.