Mayıs 10, 2025


31 Ağustos 2014
Pazar

Uzun zamandır izlemek istediğim Ingmar Bergman’ın Persona filmini sonunda izleyebildim. Film umduğumdan daha fazla etkiledi beni. Bir tiyatro oyuncusu olan Elisabeth’in sahnede bir anda sessizleşmesi ve bir daha da konuşmaması üzerine bir psikiyatri kliniğine yatırılmasıyla başlıyor film. Burada yapılan tedavi sonrası doktoru tarafından fiziksel ve ruhsal bir problemi olmadığı, istemli bir şekilde konuşmadığı, Alma isimli hemşireyle birlikte kendi yazlığında kalmalarının daha iyi olacağı söyleniyor. İki kadının yazlıkta geçirdikleri zamanı odağına alan film Elisabeth’in sessizliği karşısında hiç durmadan konuşan Alma’nın günden güne iç hesaplaşmasına dönüşen monoloğunu izleyiciye sunuyor. Alma konuştukça kendi özel sırlarını da deşifre etmeye başlıyor. Ve zamanla izleyici Elizabeth’in de neden konuşmaktan vazgeçtiğini öğreniyor.
Persona üzerine detaylı bir yazı hazırlığına başladım. Yakında Seyir Defteri’nde yayınlayacağım.
Filmin iki kadın kahramanı bana David Lynch’in Mulholland Çıkmazı filmini de anımsattı. Büyük ihtimalle Lynch de Bergman’dan etkilenmiş olmalı.
Uzun zamandır kafamı kurcalayan bir soru da bu sayede yeniden gün ışığına çıktı. Kendinden sonra yapılan sanat eserlerini etkilemeyi başaran eserler hangileridir? Bu eserler hiç yapılmamış olsaydı hangi sanat eserleri de hiç olmayacaktı? Bu soruyu bana Albert Camus’nun Yabancı romanı sordurmuştu. Çünkü Zeki Demirkubuz’un Yazgıfilmi Yabancı’nın bir uyarlamasıydı. Yani Albert Camus Yabancı’yı yazmasaydı Zeki Demirkubuz da Yazgı’yı çekemeyecekti. Bunun gibi onlarca örnek var sinema dünyasında. Ama bir de iyi bir edebi eserden etkilenerek yazılan edebi eserler var. Bu tür eserleri de belirlemeliyim.
Son günlerde yeni bir proje zihnimi yoruyor. Her ayın sonunda o ay neler yaptığımı yazmam gerektiğini düşünüyorum. Bu gece ayın son gecesi olduğu için bu düşünce daha da fazla rahatsız ediyor beni. Z Raporu gibi bir başlık altında bu projeyi hayata geçirebilirim. Ama henüz tam olarak şekillenemedi bu proje. Tam olarak istediğim şeyi ortaya koyabileceğimi düşündüğüm anda bu projeye de başlayacağım.

otuz1ağustos’14gecesi edirne

Tuna BAŞAR
Etiketler: , ,

Yorum Gönder

Yorum Gönder

Tuna BAŞAR

1985 yılında doğdum. İzmir Karşıyakalı'yım. 2004 yılının son çeyreğiyle birlikte başladığım yazı serüvenime Gece Edebiyat adlı blog sayfamda devam ediyorum. Yazılarım ve şiirlerim Ada (Samsun),Aykırı Sanat, Berfin Bahar, BH Sanat, Çalı, Genç Hayat, İzmir İzmir, Kaçak Yayın, Kar, Koridor, Kum, Kuşak, Kül Öykü, Lacivert Sanat, Mor Taka, Onaltıkırkbeş, Sunak, Taflan, Varlık, Virgül gibi dergilerde yayınlandı.

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.