Kasım 2010

2016 Yılında İzlemeyi Planladığım Filmler 2016 Yılında Okumayı Planladığım Kitaplar Adalet Ağaoğlu Adam Yayınları Aforizma Ahmet Altan Ahmet Say Akbank Caz Festivali Aklımda Kalanlar Alberto Giacometti Alejandro González Iñárritu Alexandre Cabanel Alıntı Alıntıladıklarım Alıştırmalar Altın Koza Film Festivali Anatole France Antoloji Ara Güler Arkas Sanat Merkezi Aspendos Opera ve Bale Festivali Ataol Behramoğlu Ayfer Tunç Aziz Nesin Bach Berlin Film Festivali Beyoğlu Sahaf Festivali Bilge Karasu Bilgi Yayınevi Birhan Keskin Boticelli Botticelli Caddebostan Kültür Merkezi Can Yayınları Candan Erçetin Cemal Süreya Claude Monet Çağan Irmak Çevrimdışı İstanbul Dağlarca Şiir Ödülü Değinmeler Deneme Dergi Devlet Tiyatroları Diego Velázquez Dinlediklerim Düşbükeyler Edebiyat Edgar Degas Edirne Kitap Fuarı Edward Munch Eleştiri Elias Canetti Emin Alper Enis Batur Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi Erzurum Eylül'e Mektuplar F. Scott Fitzgerald Fazıl Hüsnü Dağlarca Felsefe Ferit Edgü Film Filmekimi Fotoblog G. Cabrera Infante Galeri Gece Gece Edebiyat Gezi Giorgione Goethe Goya Gustav Klimt Gülten Akın Gündemdekiler Günler Günlük Günlükler Günün Şarkısı Haber Halikarnas Balıkçısı Hayat Notları Heykel Hilmi Yavuz Italo Calvino İçebakan İdil Biret İstanbul Bienali İstanbul Kitap Fuarı İstanbul Kukla Festivali İstanbul Modern İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali İş Bankası Kültür Yayınları İş Sanat İzlediklerim İzlek İzmir Avrupa Caz Festivali İzmir Sanat James Joyce Jan van Eyck Jean Auguste Dominique Ingres Johannes Vermeer John William Waterhouse Karalama Defteri Kırıntılar Kırmızı Kedi Yayınevi Kısa Metinler Kim Ki-duk Kitap Kitap Eleştirileri Kurşun Kalem Dergisi küçük İskender Kültür-Sanat Kürşat Başar Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi Listelediklerim Luc Besson Malraux Man Booker Ödülü Manet Marc Chagall Marguerite Duras Marlon James Matisse Mektup Melih Cevdet Anday Memet Fuat Metin Uca Metis Yayınları Mırıldandıklarım Michelangelo Milan Kundera Murathan Mungan Mühür Dergisi Müzik Nâzım Hikmet Nobel Edebiyat Ödülü Not Defteri Notos Nuri Bilge Ceylan Nuri İyem Oğuz Atay Okuduklarım Okuma Defteri Okuma Günlüğü Okuma Şenliği Onat Kutlar Opera Opus Amadeus Oda Müziği Festivali Orhan Pamuk Oscar Ödülleri Ödül Öğrendiklerim Ömer Kavur Önerdiklerim Öneri Öykü Özdemir Asaf Özlü Söz Paul Cézanne Paul Klee Penguen Kolu/Kanadı Pera Müzesi Picasso Plan Proje Quentin Tarantino Refik Durbaş Rembrandt Remzi Kitabevi Resim Resim Defteri Roman Rota Sabancı Müzesi Sait Faik Abasıyanık Salâh Birsel Sanat Sayıklamalar Seçtiklerim Sel Yayıncılık Selçuk Altun Selim İleri Sempozyum Seyir Defteri Sezen Aksu Sıla Sinema Söyleşi Sözcükler Sözünü Sakınmadan Stanley Kubrick Stefan Zweig Süreyya Operası Svetlana Aleksiyeviç Şiir Şiir Düşü Şiirler Tiyatro Tiziano Vecellio Tomris Uyar Ukde Van Gogh Varlık Dergisi Venedik Film Festivali Venüs Veysel Çolak Videolar Viktor Hugo William-Adolphe Bouguereau Yaşar Kemal Yavuz Turgul Yazar Yazı Masası Yazılar Yekta Kopan YKY Yön Yayınları Yusuf Atılgan Yücel Müştekin Zeki Demirkubuz


Yürüyorum Düş Bahçelerinde

Çıkalı 20 gün olmasına rağmen daha bugün alabildiğim bir albüm var: Sezen’den Yürüyorum Düş Bahçelerinde.
Son günlerim yeterince yoğun geçti. Ayrılıklar, kırgınlıklar, özlemler, hastalıklar… derken kendime hiç zaman ayıramadım. Okuyamadım, yazamadım, gündemi takip edemedim. Taa ki geçen gün Haşmet Babaoğlu’nun köşe yazılarını toplu halde okuyuncaya dek. Orda Sezen’in Pardon şarkısından bahsedince Haşmet, ben de birçok şeyi kaçırdığımı fark ettim.
Sezen her zamanki gibi zekâsını çok iyi kullanmış. Yıllardır Sezen’in güzelim şarkılarını başkalarının okuduğunu duyunca çok üzülürdüm ve bu güzelim şarkıların sadece Sezen’e ait kalmalarını isterdim. Belki Sezen de bunu hissettiği için başka şarkıcılara verdiği şarkıları bir de kendisi yorumlamış ve ortaya tadına doyulmaz bir albüm çıkmış.
DMC etiketiyle çıkan albüm 2 CD ve 1 DVD’den oluşuyor. 29 şarkının yer aldığı albümde daha önce Ferhat Göçer, Ebru Gündeş, Işın Karaca, Sibel Can, Kenan Doğulu, Levent Yüksel gibi şarkıcılardan duyduğumuz şarkıların Sezen Aksu yorumlarının yanında 3 tane de yepyeni Sezen şarkısı bulunuyor.
Albümü birkaç defa dinlememe rağmen gece hâlâ beni Sezen’den uzaklaştıramadı. Sanırım son zamanlarda dinlediğim en iyi albümler sıralamasında en başa şimdiden bu albümü koyacağım. Sezen beni müziğe doyuruyor ve mırıldandıklarımı Sezen şarkıları oluşturuyor.

Tuna BAŞAR



7 Eylül 2009 Pazartesi
Afyonkarahisar

Sevgili Eylül,

Günlerim bir mahkûmun kalabalık bir koğuş içindeki yalnızlığı gibi derin bir yalnızlık içinde geçiyor. Bu şehirde hapisteymişim hissine kapılıyorum çoğu zaman. Kalabalık içindeyim oysaki. Fakat etrafımdaki insanların çoğu sabıkalıymış gibi görünüyor bana. Aralarında birkaç tane de suçsuz yere burada bulunan, fakat suçsuzluğunu ispat edemeyen, birileri tarafından suçlu damgası vurulan insan da var elbette. Tek tesellim o insanlar. Benimle aynı kaderi paylaşan, benimle aynı yalnızlığı hissedenler…
Böyle bir kalabalığın içinde olmak insanı gerçekten çok üzüyor. Eski arkadaşlarımı, seni çok özlüyorum. Eksikliğiniz yüreğimde geri dönüşümsüz nasırlara sebep oluyor.
Bu kalabalıktaki insanların çoğuyla anlaşamıyorum. Anlaşmaya çalışsam da bu kadar sorunlu insanın içinde sorunlar peşimi bırakmıyor. İnsanlar beni çok fazla yanlış anlıyor. Ben de bazen kendimi ifade etmekte zorlanıyorum. Bırakıyorum her şeyi… İnsanlar nasıl anlamak isterlerse öyle anlasınlar.
Hani eskiden sana çok sık derdim ya; iki gündür tanıdığın insanlara fazlasıyla değer verdiğin oluyor diye. İşte ben de bazen bu yanlışa düşüyorum. İki günlük insanların kendilerini çok değerli hissetmesine sebep oluyorum. Bu değer onların daha da büyük hatalar yapmasına, genelde vurdumduymaz tavırlar içine girmesine sebep oluyor. Eskiden yaptığım eleştirinin çok haklı olduğunu birebir yaşayarak anlıyorum. Biliyorum ve hissediyorum ki hiç kimse eski dostların boşluğunu doldurmuyor.
Bu kalabalığın içinde yalnızlığımı bir tek kitaplar paylaşıyor. Sürekli okumaya çalışıyorum. Şu an elimde sekiz kitap var: Rimbaud’ya Akıl Notları, İskelenin Altındaki Deniz, Y’ol, Kötülük, Gönderen, Böyle Buyurdu Zerdüşt, Michalengelo ve Gece.
Okuyorum ve yazmaya çalışıyorum. Çok uzun zamandır şiir yazamıyorum. Eskiden bir dize takılırdı zihnime. Bir motif gibi o dizeyi işlemeye, farklı kelimelerle o dizeyi yeniden örmeye çalışırdım. Bazen ortaya çok güzel şiirsel metinler çıkardı. Fakat son günlerde hiçbir dize takılmıyor zihnime. Not Defterim ve Gece’yle oyalanıyorum Ve tabii ki seni düşünüyorum. Hayalin hep benimle... Seni çok özlüyorum ve seninle karşılaşacağımız ilk günü bekliyorum.
O aydınlık gözlerin ışığım olmasa burada, bu mahkûmiyet içinde zaman geçmezdi herhalde.

tuna

23:29:00

6 Eylül 2009 Pazar - Afyonkarahisar

• Ne zaman eski arkadaşlarımla, dostlarımla çektirdiğim fotoğraflara baksam, yıllardır oturduğum evden taşınıyormuşum hissine kapılırım. O nedenle fotoğraf çektirmeyi hiç sevmem.

• Gogol’un Portre adlı uzun öyküsü…

Kürt Açılımı Tartışmaları ve Başbakanın CHP’ye Çağrısı

Günlerdir gündemi meşgul eden “kürt açılımı” konusunda başbakandan güzel bir açıklama gelmiş: “CHP gelmezse, biz onlara gideriz.”
Bugüne kadar muhalefeti çok önemsemeyen, “ben ne istersem onu yaparım, kimseye de hesap vermek zorunda değilim!” mantığıyla hareket eden bir başbakan için çok önemli açıklama. Hem kendi yanlışını kabul ediyor, hem de muhalefetin önemine dikkat çekiyor. Bu biraz da değişimin, eski sert üslubun yerini daha yumuşak bir havaya bırakacağının da göstergesi. Tabii bir de bu işin sadece DTP’nin desteğiyle yapılamayacağını, CHP’nin katkısı olmadan bu sorunun çözülemeyeceğini anlamış olmanın da verdiği bir açıklama bu.
Aslında bu konuda bir adım atmadan önce muhalefet partileriyle temas kurup, ondan sonra gündeme böyle bir açılımı getirmeleri daha doğru olurdu.
Abdullah Öcalan’ın çıkıp Kürtlere yol haritası açıklayacağını söylemesinden hemen sonra AKP’nin de gündeme Kürt açılımını getirmesi ve bu konuda yeterince kamuoyu desteği olup olmadığını bile araştırmadan “Biz bu sorunu çözeceğiz, kimse de buna engel olamayacak!” tarzı ajite edici açıklamalarla muhalefeti yok saymaya, onların fikirlerinin önemsiz olduğunu ima etmeye hiç gerek yoktu. Sorunu tek başlarına çözeceklerini sanan, bunun için sadece Kürtlerin desteğinin yeterli olacağını düşünen ve bu işi de oy pazarlığına döken zihniyet çok geç olmadan yanlış yaptığını anlamıştır. Bu sorunun CHP’siz çözülemeyeceğini görmüşlerdir ve bizzat başbakanın ağzından güzel bir açıklama gelmiştir.
Şimdi iş başbakanın CHP’yi ziyaretine kalmıştır. CHP’nin de CHP seçmeninin de hassasiyetleri göz önünde bulundurularak bu konu hakkında ne tür çözümler getirilebileceği tartışılabilir. Hatta bu iki siyasi partinin önerileri, diğer muhalefet partilerinin temsilcilerinin de katıldığı bir canlı yayında, halkın gözü önünde tartışılabilir.
İşin bir de CHP ayağı var tabii. Rotası belli olmayan gemiye binmeyiz, açıklaması yerindeydi, fakat şimdi başbakan CHP’nin de önerilerini almak istediğini söylemişken, böyle bir niyeti olduğunu belli etmişken, CHP’nin de “görüşmeyiz” inadından biraz olsun vazgeçmesi gerekiyor. Hiç değilse Deniz Baykal ve Tayyip Erdoğan veya İçişleri Bakanı Beşir Atalay canlı yayına çıkıp, bu konuyu karşılıklı konuşmalı. Ondan sonra CHP destek verecekse vermeli, vermeyecekse de yanlışları halka göstermek için çabalamalı.

• Bir portre ressamı olarak Orhan Peker…

• Bazı zamanlar okumaktan yazmaya fırsat bulamıyorum. Sırada okunmayı bekleyen her kitap beni yazmaktan alıkoyuyor. Biliyorum ki okumak yazmaktan daha keyifli bir iş. Bu nedenle zamanımın çoğunu okumaya ayırıyorum.

• Her geçen gün yepyeni projeler, fikirler peşimi bırakmıyor. Son günlerde üzerinde epey kafa yorduğum bir proje var. Henüz bu proje için bir isim bulamadım. Yakın bir zamanda başlamayı düşündüğüm Çizilemeyen Portreler projesi üzerine düşünürken bu projenin sadece kişiler için olmaması gerektiği fikri zihnimde beliriverdi. Hayatımı derinden etkileyen, bende büyük değişimlere neden olan olayları, kişileri, nesneleri, kitapları, şiirleri ve şehirleri yazmaya karar verdim. A’dan Z’ye 100 maddeden oluşacak olan bu proje en kısa zamanda hayata geçmeyi beklemeye başladı.
Şimdiden tasarladığım maddelerden bazıları şöyle: Afyonkarahisar, Atatürk, Aziz, Enis Batur, İzmir, İstanbul, Ankara, kitap-lık, Ben Sana Mecburum, Nâzım Hikmet, Tutunamayanlar, Dostoyevski, Gorki, Rimbaud, Tezer Özlü, Ferit Edgü, Kürşat Başar, defter, kalem, mavi, 19, ocak, R, David Lynch, Mulhollad Çıkmazı, Sezen Aksu, rüya, Ö, Patasana, Zeliş, Tüm Ders Notları, Serap Hoca, Vatan Gazetesi, Power Fm…
Bu proje için en uygun ismi bulduğum anda projeye başlayacağım. Çizilemeyen Portreler’i de içinde eritecek olan bu yeni proje şimdiden sabırsızlanmama sebep oluyor.

• Kaliteli insanlara olan özlemim öylesine büyüdü ki kalitesiz dostların olacağına, kaliteli düşmanların olsun, diye bile düşünmeye başladım.

• Paul Klee söylemiş: “Sanatçı yeniden yaratmaz, salt yaratır. Görüleni görüntülemez, görünmeyeni görünür kılar.”

• Klee’nin “R Şatosu”

• İnsanların arkasından saçma sapan sözler söyleyip, insanlara hakaret ettiğinin bile farkında olmayıp “ben bunları insanların yüzüne de söylüyorum!” diyerek “dürüst” olduğunu iddia eden insanlara şaşırıyorum. Dürüst olmak sadece açık sözlü olmak değildir, dürüst olmak insancıl olmaktır. İnsanları kırmaktan kaçınmaktır. İnsanların arkasından bile olsa kırıcı sözler söylemekten kaçınmaktır. İnsanların arkasından kırıcı sözler söyleyip, sonra da dürüst olduğunu göstermek için bu kırıcı sözleri insanların yüzüne de söylemek dürüst olmak anlamına gelmez. Her durumda doğrudan yana olmayı başarabilmektir dürüst olmak.

• Hiç gece yazılanla gündüz yazılan bir olur mu, demiştim. Şimdi fark ediyorum ki en iyi geceleri yazılıyor. Geceleri yazmaya, gündüzleri okumaya ayırıyorum.
Hiç gece okunanla gündüz okunan bir olur mu?

• Goya’nın “Partizanların Kurşuna Dizilmesi” tablosu…

• Turgay Gönenç’in İskelenin Altındaki Deniz kitabının Zamanın Sularında (Tarihsiz Günlükler) bölümü ve bu kitaptaki Burhan Uygur resimler…

• İlhan Berk: “Yazmak Cehennemdir.”

• Behçet Necatigil’den birkaç dize:

            “Hiç kimse anlayamaz derdimi
              Ben uzaklarda olmalıyım çok uzaklarda
              Bir yakınım öldü mü?”

• Okuduklarım
-          Turgay Gönenç “İskelenin Altındaki Deniz”
-          Birhan Keskin “Yo’l”
-          Vatan, Hürriyet ve Sabah gazeteleri

Tuna BAŞAR

23:23:00 , ,


5 Eylül 2009
Cumartesi

Artık yalnız kalmak istiyorum. İnsanlardan çok sıkıldım. Her geçen gün etrafımdaki kaliteli insan sayısının azalması, son zamanlarda da bu kaliteli insanların sayısının bir elin parmaklarını geçmemesi nedeniyle sanırım bu sıkıntım.
Kafamı dinleyemiyorum. Dünyadan şöyle bir uzaklaşıp kendi hayatıma odaklanabileceğim zamanlar yaratamıyorum. Hep birileri var etrafımda.
Eskiden İzmir bana bu konuda çok iyi gelirdi. Ne zaman canım sıkılsa, etrafımdaki insanlardan uzaklaşmak istesem, kalitesiz insan sayısının fazlalaştığını görsem İzmir’e kaçardım. Kendi odama çekilir, kitaplarımı da yanıma alır, bir yandan kafamı dinler, bir yandan da okuyup yazardım.
Ama şimdi tek kelime yazabilecek zaman yaratamıyorum. İnsanlar hayatımı işgal etmiş durumda ve ben kurtulamıyorum. İzmir’e de gitmemin imkânı yok.
Hayatımın en kötü günleri olarak nitelediğim ama yalnız olduğum günleri şimdi özlemle anıyorum. O, hayatımın en kötü günleri dediğim günlere geri dönmek istiyorum.
Bu, şimdinin o günlerden daha mı kötü olduğunun göstergesi?
Ey yalnızlık, gel kurtar beni!

Tuna BAŞAR

5eylül’09gecesi afyonkarahisar


Gazeteler ve Hürriyet’in Seyahat Eki

Gazete okumanın en iyi taraflarından biri gazetelerin verdiği eklerdir. Birçok gazeteyi -özellikle pazar günleri- ekleri için alırım.
Özellikle okuduğum, her gün ne yazdığını merak ettiğim bazı köşe yazarları vardır. O yazarları her gün mutlaka okuma ihtiyacı hissederim: Bekir Coşkun, Emin Çölaşan, Yılmaz Özdil, Hıncal Uluç, Mustafa Mutlu, Doğan Hızlan, Ruhat Mengi, Güngör Mengi, Zülfü Livaneli, Can Ataklı, Haşmet Babaoğlu, Ahmet Hakan, Mehmet Yılmaz, Özdemir İnce, Can Dündar, Ece Temelkuran, Çetin Altan, İlhan Selçuk, Hikmet Çetinkaya, Oktay Akbal, Emre Kongar…
Öncelikle bu yazarları okumak için alırım gazeteleri. Sonraki tercihimi ise gazetelerin ekleri belirler. Özellikle Cumhuriyet Gazetesinin Kitap ekiyle Bilim ve Teknoloji eki, Radikal’in kitap eki, Hürriyet’in Seyahat eki, Taraf’ın Pazar eki vazgeçemediğim ve büyük keyif alarak okuduğum eklerdir.
Ama pazartesi günleri gazete bayilerine daha büyük bir heyecanla giderim. Gazetelerin pazartesi rehavetine rağmen Hürriyet’in Seyahat ekini almak için coşkulu olurum.
Nedim Gürsel gibi gezi edebiyatı türünün çok iyi bir yazarının yazdığı, Mehmet Yaşin gibi bir gurme-gezginin yer aldığı, Doğan Hızlan’ın hazırladığı Avare bölümünün olduğu, her hafta tarihi turizmden sahillere, kıyı şeridindeki önemli turizm merkezlerinden dünyadaki önemli şehirlere uzanan, insanı çok farklı noktalara oturduğu yerden ulaştıran bu eki okumak insana keyif veriyor.

Tuna BAŞAR

/ yirmiyeditemmuzikibindokuz
afyonkarahisar /


Sıla’nın Son Albümü ve Düşündürdükleri

Sıla’yı ilk defa Kenan Doğulu’yla yaptığı “…dan sonra” adlı şarkıdaki düetiyle tanıdım. Rap-pop karışımı bir şarkıda Kenan Doğulu’yla düet yapan bir kız olarak çok da dikkatimi çekmemişti. Taa ki “İmza: Sıla” adlı albümü bir arkadaşımın önerisiyle alıp, defalarca dinleyene kadar. İnşallahYoruldumSevişmeden Uyumayalım gibi müthiş şarkıların yanına yine Kenan Doğulu’yla yapılan Bitse de Gitsek adlı bir düeti eklemiş. Ve dinlemeye doyulmayan 10 şarkılık güzel bir albüm ortaya çıkmış.
Albümü dinledikten sonra internet üzerinden bir arama yaptım Sıla hakkında. Sıla isimli televizyon dizisindeki dizi müziğini Sezen Aksu’yla birlikte yaptıklarını ve şarkıyı da Sıla’nın seslendirdiğini öğrendikten sonra, beni en çok şaşırtan şey günlerdir Ferhat Göçer’in sesinden dinleyip, kendi kendime mırıldandığım “Vur Kadehi Ustam” şarkısının da söz ve müziğinin de ona ait olduğunu öğrenmem oldu. Aynı zamanda Şeffaf Oda adlı programda bu şarkıyı bir de Sıla’dan dinleyince son günlerde sürekli dinlediğim ve mırıldandığım şarkıların Sıla’ya ait olduğunu fark ediyorum. Müzikal alt yapısını sesiyle ve şarkı sözleriyle birleştiren böyle bir şarkıcıyı biraz geç fark etmiş olmanın da üzüntüsünü yaşıyorum.

Tuna BAŞAR

23:00:00 ,


Ülke içindeki tarihsel olaylara ve insanların belli dönemlere göre sınıflandırılmasına alışığız.
Atatürk’ün yaptığı devrimler sonrasında 1950’li yıllarda Adnan Menderes ve arkadaşlarının karşı devrim hamlelerini gördü bu ülke. Adnan Menderes ve iki milletvekilinin asılması ve darbeyle sonuçlanan bir süreç izledi bu karşı devrim hareketini. Bu sarsıntıyı yeni yeni atlatmaya çalışırken dünyadaki devrimci akımların etkisiyle ve dünyada yaşanan 68 Kuşağının Türkiye’ye etkileriyle sağ-sol olayları başladı ve bu sürecin sonunda da Denizlerin asılmasına tanık olduk. Tam bu travmayı atlatıyoruz derken ortaya Kenan Evren ve arkadaşları çıktı ve ülkeyi daha da büyük bir kaosa sürükleyen 80 darbesini gerçekleştirdi. Hâlâ etkisini yaşadığımız bu olayı terör eylemlerinin başlaması takip etti.
Hani her dönemi bir şekilde sınıflandırıyoruz ya biz de, 1980’li yıllarda doğan çocuklar da terör kuşağı olarak yetiştik. Çocukluğumuz ve ilk gençlik yıllarımız ülkenin terörle mücadelesi nedeniyle sürekli korku dolu günlerle geçti. Tam bu terör sorunu da bitecek derken Tayyip Erdoğan ve arkadaşları ortaya çıktı ve ne olduğu bile bilinmeyen bir açılım söylemiyle ülkenin yeniden çalkalanmasına sebep oldular. 90’lı yılların çocukları terör çocuklarıyken, 2000’li yılların çocuklarını da terör nesli olarak yetiştirmeye kararlı bir sürecin içine soktular ülkeyi.
Biz ne zaman travmalardan uzak bir nesil yetiştireceğiz? Ne zaman ülkenin bu tür suni gündemlerden arındırıldığını göreceğiz?
1950’li yıllardaki karşı devrimcilerin yaptığı yanlışları, 1960’lı yıllardaki sağ-sol olaylarıyla binlerce genç insanın katledilmesini, 1970’li yıllardaki gencecik insanların asılmasını, 1980’li yıllardaki darbeyi ve 1990’lı yıllardaki terör olaylarını nasıl unutacağız? Nasıl bu ülkenin refaha ulaştığını göreceğiz?

/ sekizeylülikibindokuz salı
afyonkarahisar /

Tuna BAŞAR

22:56:00 , ,


27 Temmuz 2009
Pazartesi

Birkaç gündür kendimi kötü hissediyorum. Üzerimde büyük bir halsizlik var. Biraz da ateş… İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor. Mrs. Daloway’i okuyorum yavaş yavaş. Biraz da gazetelere göz atıyorum. Aslında hava güzel, insanın içinden “çok şey yapmalı” düşüncesi geçse de gücü olmayınca yapamıyor. İşte bu durumu hiç sevmiyorum.
Oysa ne planlarım vardı. Özellikle geçen hafta başlayacağım yeni projeyi de erteledim: Yazmak Eylemi. Ferit Edgü’nün aynı isimli kitabından esinlenerek ortaya çıktı bu proje. Ferit Edgü, bu kitabında bir olayı 101 farklı şekilde yazmayı denemiş ve ortaya çok keyifli bir kitap çıkmış. İlk okuduğumda da beni etkilemişti bu düşünce, fakat yazmayı ya da proje haline getirmeyi akıl etmemiştim.
Ben de Ferit Edgüsel metinler şeklinde bir olayı 101 farklı şekilde yazmalıyım, diye düşünmeye başlayınca ortaya çıktı bu proje. Henüz hangi olaydan yola çıkarak 101 farklı metin yazacağıma karar veremedim. En son İdil Biret konserini basanlar için bu projenin ilerleyebileceğini düşündüm, fakat o saçma olayı her gün düşünüp, farklı şekilde yazmaya çalışınca olayın iğrençliği nedeniyle hayattan soğuyacağımı düşündüğüm için vazgeçtim. Bir de en kısa zamanda Raymond Queneau’nun Biçem Alıştırmaları isimli kitabını da okumalıyım. Ferit Edgü’ye Yazmak Eylemi için o kitap esin kaynağı olmuş. Bu projenin aynı zamanda öykü yazmamı da olumlu etkileyeceğini düşünüyorum.
Üzerimdeki halsizliği atabilirsem en kısa zamanda bu projeye başlayacağım.

Tuna BAŞAR

yirmi7temmuz’09gecesi afyonkarahisar

Tuna BAŞAR

{picture#https://scontent-ams3-1.xx.fbcdn.net/hphotos-xfp1/v/t1.0-9/1185406_677123368993345_252884960_n.jpg?oh=9ad34d2cff4696ac91a0aa8f387e38cd&oe=575127C3} 1985 yılında doğdum. İzmir Karşıyakalı'yım. 2004 yılının son çeyreğiyle birlikte başladığım yazı serüvenime Gece Edebiyat adlı blog sayfamda devam ediyorum. Yazılarım ve şiirlerim Ada (Samsun),Aykırı Sanat, Berfin Bahar, BH Sanat, Çalı, Genç Hayat, İzmir İzmir, Kaçak Yayın, Kar, Koridor, Kum, Kuşak, Kül Öykü, Lacivert Sanat, Mor Taka, Onaltıkırkbeş, Sunak, Taflan, Varlık, Virgül gibi dergilerde yayınlandı. {facebook#https://www.facebook.com/tunabasar} {twitter#https://www.twitter.com/tunabasar35} {google#https://plus.google.com/+TunaBasar} {pinterest#https://www.pinterest.com/tunabasar35} {youtube#https://www.youtube.com/c/TunaBasar} {instagram#https://www.instagram.com/tunabasar35}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.