Perşembe
Kendi şehrime bir yabancı gibi, bir turist gibi sabahın ilk saatlerinde geldim. Bu şehirde sadece bir gün kalacağım. O’nu görmek için…
Sabahın 5’inde hiç bilmediğim bir şehrin hiç bilmediğim sokaklarında dolaşır gibi dolaştım bu şehirde. Şehrin en işlek caddeleri o saatlerde bomboştu. Tek tük araçlar geçerken, o araçların ardından havlayan, sessizliğe isyan eden köpekler vardı. Ben bir yabancı gibi düşünceli düşünceli yürüyordum.
Kaç saat yürüdüm bilmiyorum. Gün aydınlandığında denize bakan bir bankta oturmuş düşünüyordum. Sanki yıllardır bu şehirden uzaktım ve yıllar sonra bu şehre döndüğümde tanıdığım hiç kimse kalmamış hissine kapıldım. Eski evlerimin önünden geçiyormuşum, eski hatıralar bir bir canlanıyormuş gibi hüzünlendim denizi seyrederken. Serin bir rüzgâr içimi ürpertene kadar.
Her şeyiyle bilinçaltıma yazılmış sokaklar beni bilinçsiz bir şekilde tanıdık simgelere yönlendirdi. Nereye baksam kendimi gördüm, yaşadıklarımı… Ama en çok da O’nu… O’nunla pek bir şey yaşayamadık bu şehirde, fakat O’nun hayali hep bu şehirle birlikte gelirdi zihnime. Yıllardır bu şehir O demekti benim için, O da bu şehir… Belki de o nedenle en sevdiğim şehirde, en çok sevdiğim kişiyi görmek için geldiğimde yaşadığım en derin yalnızlık beni en büyük huzura sevk etti. Çünkü ilk defa bu şehirle O’nun bedeni birleşip beni gerçek mutluluğa ulaştıracaktı.
Tuna BAŞAR
yirmi9ekim’09gecesi izmir
Yorum Gönder