Cumartesi
Haziran ayıyla birlikte edebiyata daha fazla zaman ayırmaya başladım. Okuyorum, yazıyorum, yepyeni fikirler canlanıyor zihnimde. Bu da beni huzurlu kılmaya yetiyor da artıyor.
Bu ay için rotamı şu şekilde çizdim: bugüne kadar ürün yayınladığım her kategoride en az bir ürün olacak şekilde minimum 90 ürünle ayı tamamlamak… Bakalım bu hedefin ne kadarına ulaşabileceğim.
Bugün Aytaç Ağırlar’ın yönettiği İncir Reçeli adlı filmi izledim. Son dönem Türk sinemasında çok kaliteli işler yapılmaya başlandı. Nuri Bilge Ceylan, Yavuz Turgul, Zeki Demirkubuz, Çağan Irmak, Semih Kaplanoğlu, Derviş Zaim gibi yönetmenlerin yanına ilk filmleriyle kaliteli işlere imza atan yönetmenler ekleniyor her geçen gün. Aytaç Ağırlar da onlardan biri bu ilk filmiyle.
Daha önce de belirtmiştim yazarların, müzisyenlerin, yönetmenlerin başkarakter olduğu, onların hayatlarına odaklanan yapıtları çok seviyorum. Evinde büyük bir kitaplığı olan, geniş bir müzik arşivine sahip veya duvarlarında önemli filmlerin afişleri ve resimler bulunan film karakterleri fazlasıyla ilgimi çekiyor. İncir Reçeli’nde de filmin erkek başrol oyuncusu senaryo yazarı… Zeki Demirkubuz sinemasından izler de taşıyan film hakkında en kısa zamanda detaylı bir eleştiri yazısı yazmayı planlıyorum.
Birden fazla kitabı bir arada okuma alışkanlığım devam ediyor. Aynı anda 5 kitap okuyorum: Sait Faik’in Son Kuşlar’ı, Enis Batur’un Söz’lük’ü, Nilgün Marmara’nın Daktiloya Çekilmiş Şiirler’i, Şeref Bilsel ve Cenk Gündoğdu’nun hazırladığı Şiir Defteri-Şiir ve Hayat 2011’le birlikte Sanat Kitabı-500 Sanatçı 500 Sanat Eseri.
Uzun zamandır Nilgün Marmara şiiri üzerine detaylı bir şekilde eğilmek istiyordum. Ve Enis Batur’un eski söyleşilerine ulaşabilmeyi planlıyordum. Bir deneme kitabı olduğunu düşündüğüm Söz’lük beni bu konuda hayal kırıklığına uğratsa da Enis Batur’un geçmişte kalmış söyleşilerini bir araya getirdiği için fazlasıyla mutlu etti. Ve ara ara Sait Faik’in Son Kuşlar’ı beni kendine çekiyor. Son günlerde öyküsüz bir gün bile geçiremezken Sait Faik’e yeniden dönmemek olmazdı. Şiir Defteri’ni çok yavaş okuyorum. Onu okurken bu yıl yayınlanan yıllıkları da aynı anda inceliyorum. Her birini detaylı bir şekilde okuyup, yılsonuna kadar elimden düşürmemeye niyetliyim.
Bu yoğunluğu çok seviyorum. Kitaplarla dolu bir odada, geniş bir film arşiviyle, klasik müzik parçalarıyla ve elbette ki güncel dergilerle hiç sıkılmadan, başka bir şeye ihtiyaç duymadan çok uzun bir süre geçirebilirim.
on1haziran’11gecesi mutki
Tuna BAŞAR
Yorum Gönder